12 Nisan 2014 Cumartesi

1

Bazen gerçek ve hayal arasında kararsızlığa düşerim. Sadece benim değil, çok hayal kuran bir çok insanın sorunudur bu. O kadar çok hayal kurarsınız ki aslında gerçek olmayan ama sizin kafanızda gerçeğe çok yakın kurguladığınız olumlu yada olumsuz şeyler size zamanla gerçek gibi gelmeye başlar. Bir süre sonra psikolojiniz ve hareketleriniz bu hayallerden ciddi anlamda etkilenmeye başlar. Aslında hiç olmamış bir şey yüzünden gece uyuyamaz, yada hiç suçu olmayan birine kötü davranmaya başlarsınız. Benim gibi hayatta gerçek anlamda hiç bir şey elde edememiş insan bunu çok iyi anlayacaktır. Özellikle de sık sık hevesi kursağında kalmışsa, bir süre sonra nasıl gerçeklikten sıyrılıp kurgu dünyaya dalındığını, karanlık odada boş duvarlara saatlerce bakılarak neler hayal edildiğini çok iyi biliyordur bu insan. İlk evrelerde insan neyin gerçek neyin kurgu olduğunu ayırt eder. Yine de davranışları, ruh hali etkilenir kurgudan. Çünkü gerçekte olmasa bile bir defa görmüştür gelinebilecek yeri, milyonda bir ihtimal olsa da olabilecek şeyi.İşte bu aşamadan sonra tam da hayali kurulan "gerçek" insanın suratına çarpmazsa işler tehlikeli olmaya başlar. Olumlu yada olumsuz, gerçek inkar edilemeyecek bir şekilde kendini göstermezse eğer, özellikle de hayali kurulan şey onu yaralıyorsa ve aksi yönde hiç bir gelişme gerçekleşmiyorsa kişi git gide kendi yarattığı dünyanın içinde kaybolmaya başlar. Bir ağrı kesici, uyuşturucu gibidir işte bu aşamada hayal. Kullanmayı tercih eder, yada daha doğrusu mecbur kalırsanız daha da düşersiniz işine. Tamamen uyuşur, kendinizi kaybeder, gerçek ve hayali ayırmanızı sağlayan yetiyi kaybedersiniz. Kimselere soramaz insan. Çoğu zaman farkına bile varamaz. Ne olmuştu gerçekte? Burada kendi kendime anlatmayı düşündüğüm şeyler de işte böyle hayal ve gerçeğin birbirine girmesiyle alakalı. Hayatta hiç bir şey başaramamış, gerçek ve hayali ayırt etmeyi dahi becerememiş bir insanla alakalı.